Yaşadığınız şey aşk değil travma bağı olabilir!
Sürekli kavgaların çıktığı, çok büyük saygısızlıkların yapıldığı ancak her şeye rağmen uzun süredir birlikte olan ve birbirinden kopmayan bir çiftin ilişkisini düşünün. Bu ilişkiyi çok yakın çevrenizden görüyor olabilirsiniz veya bizzat kendiniz böyle bir ilişkinin içinde olabilirsiniz. Bu ilişkiye ne demeliyiz? Çok büyük hakaretlerin edildiği, sınır ihlallerinin olduğu bir ilişki olduğu için buna “kötü bir ilişkidir ve daha fazla sürmemelidir” mi demeliyiz? Yoksa tüm bunlara rağmen birbirinden ayrılmayan bu insanlara “çok aşıklar, birbirlerine çok bağlılar, çok güzel bir ilişkileri var” mı demeliyiz? Aslında bunun gibi bir ilişkiye ne dediğimiz ve bu ilişkiyi nasıl etiketlendirdiğimiz pek önemli değildir. Önemli olan bu ilişkinin neden böyle olduğu, bu gibi şeylerin yaşanmasının ne anlama geldiği ve tüm bunların yaşanmasının sebebidir. Bugün bu yazımda bu tarz bir ilişkinin gerçek ve sıcak bir aşk değil de travmatik olaylar sonucu kurulmuş derin ve sarsılmaz bir bağ olabileceği üstüne duracağım. Buna benzer bir ilişkiniz var ise neden böyle bir ilişkinin içinde olduğunuzu ve tüm bu sürecin nasıl geliştiğini anlamanıza yardımcı olacağım.
Bir aşkın içinde değil de travmatik bir bağın içinde yaşanan ilişki nasıl hissettirir?
Böyle bir ilişkide huzur ve sakinlikten bahsetmek pek mümkün değildir. Özellikle travmaya uğrayan yani mağdur olan taraf, bu ilişkide çoğu zaman kendini güvensiz ve kafası karışık hissedecektir. Sürekli artan azalan, inen çıkan ruh halleri bu ilişkiyi ayakları yere basan sağlam bir ilişki yapmaz. Genelde can yakar ancak her zaman o kadar yüksekte yaşanan bir ilişkidir ki bu canın yanmasının bir anlamı varmış gibi görünür ve böylelikle mağdur, bu ilişkiden kopamaz. Bu gibi durumların yaşandığı bir ilişkide kişiler “birer sevgili” değildir; biri mağdurdur, diğeri ise istismarcıdır.
Bu ilişki nasıl başlamıştır?
Bir psikolog olarak her zaman dediğim cümlelerden biri şudur: bir peri masalı birlikteliği, yalnızca peri masallarında olur. Ancak bu tarz bir ilişkide bu durum, gerçek hayatta da mümkündür. Bu kişiler birbiriyle tanışıp sevgili olmaya karar verdiklerinde her şey mükemmeldir. Gece geç saatlere kadar konuşmalar, romantik dakikalar, tatlı tatlı gülümsemeler, hediyeleşmeler... her şey tam da filmlerdeki gibi başlar. Ta ki normal bir düzeye geçene kadar.
Aşk ve travmatik bağ arasındaki farkı ayırt etmek çok kolay değildir. Birbirlerine çok benzer görünürler. Tüm bu süreçlerden geçen herkesin ilişkisini travma bağı diye etiketlemek doğru olmaz. İlişkiler genel olarak benzer bir doğaya sahip olup benzer başlarlar ancak travma bağı, yaşanan ilişkiyi çok daha radikal bir noktaya götürüp toksik döngüye bağımlı hale getirir.
Bu ilişkinin mükemmel ilk haftaları bittiğinde daha sonra ortaya ne çıkar?
- En baştaki bütün mutlu anlar, paylaşılan tüm sırlar çok yoğun bir bağlantı yaratır. Burada yaşanan birçoğumuzun duyduğu, sosyal medyada popüler olan love bombing adlı bir manipülasyon tekniğidir. Kişi verdiği bütün ilgi ve aşk bombardımanıyla karşısındakini kendine bağlar. Karşısındakine hayranlık duyarak, ona yoğun bir sevgi vererek karşısındakini bu ilginin bağımlısı haline getirir. Böylece kontrolü eline alır. İstismarcı kişi bunları her zaman bilerek ve farkında olarak yapmaz. Bazılarının insanları kendine bağlamanın yolu küçüklüğünden beri her zaman bu olmuştur ve bunu pek de etik olmayan bu yolla devam ettirir. Yani love bombing yapan manipülatör kişide de başka bir travma yatıyor olabilir. Ancak bugün ben sadece mağdur tarafından bakarak anlatacağım. Yelkenleri suya indiren ve kendisinin direksiyonunu karşıdakine veren mağdur, artık daha pasif taraftadır. Diğeri istediği şey olan gücü eline almıştır. Bunların hiçbiri aşkla ilgili değil, güçle ilgilidir.
- Gücü eline alan kişi artık karşısındakine istediği çoğu şeyi yaptırabilir ve bunun için başta verdiği o çok yoğun çabadan sonra çok da çabalamasına gerek kalmamıştır çünkü karşısında ona bağımlı ve sinik bir kişi vardır. Aniden hayranlığın yerini soğuma alır. Daha sert davranmaya, daha sabırsız ve bencil olmaya başlar. Eline aldığı güce güç katmak için mağdur kişiyi daha da sindirmek için her şeyi eleştirmeye, burun kıvırmaya başlar. En başta onun hayranlığıyla beslenmiş olan mağdur, bu besini devam ettirebilmek için kendinden daha fazla ödün vermeye başlar. İstismarcı eylemlerine ihmal ve kötülükle devam eder. Mağdur, karşısındaki kişide kendisine verebileceği bir nezaket ve şefkat olduğunu bilir –yani en baştaki love bombing döneminde görmüş, öğrenmiştir-. Şu an öyle davranmıyor olsa bile, daha önceki gibi bütün şefkati ve anlayışıyla yaklaşabilir. Bu gibi düşünceler; mağdurun istismarcısının şefkatini daha fazla özlemesini ve istemesini sağlayan kısır bir döngüyü oluşturur. Bu döngünün devamı, istismarcının daha fazla ipleri eline almasını sağlar. Bunu, mağdurun çevresini daraltarak yapar. Onu, özellikle en sevdiği kişilerden ve çevresinde ona destek olabilecek en aklı başında kişilerden uzaklaştırmaya çalışır. Böylelikle mağdur ailesinden, arkadaşlarından uzaklaşmış ve yalnızca istismarcısına mecbur kalmıştır. Bu durum, istismarcının narsist yönünü görmemiz için çok büyük ve tutarlı bir örnektir. Bir nevi istismarcı mağduru ağlatmış ve başını da kendi omzuna yaslamıştır. Çünkü mağdura destek olabilecek herkesi onun hayatından çıkarmıştır.
- Bir sonraki aşamada istismarcı yaşanılan tüm kötü olaylar ve zorbalıkları için pişman olduğunu söyler. Bunların yaşanması için herhangi bir şeyi sebep gösterir. Örneğin; “kötü bir dönemden geçiyordum, seninle çok iyi ilgilenemedim” diyebilir. Bunun geçici bir dönem olduğunu ve bir daha böyle bir şey yaşanmayacağını vurgulayarak bu yaşananları mağdurun zihninde mantıklı bir zemine oturtur ve buna inandırır. Daha önce hatasını kabul etmeyen, umursamaz ve soğukkanlı davranan o kişi, birden hatasını kabul eden anlayışlı kişiye dönüşmüştür. Mağdur buna inanmakta zorlansa da inanmak istediği için inanmayı seçer. Bu durum, farkında olmadan mağdurda şöyle bir bilince de yol açmıştır: “Başta hatasını kabul etmeyen kişi sonradan pişman olup özür dilediyse bunu daha sonra da yapabilir. Demek ki bana katılmadığı ve beni suçladığı konularda bile aslında içten içe beni anladığını ve benden özür dileyebileceğini bilmeliyim. Bundan sonraki suçlamalarını, zorbalıklarını çok da önemsememe gerek yok, ne de olsa günün sonunda pişman olacak çünkü beni anlıyor ve seviyor.” Mağdur kişi, karşısındakinin kötülüklerini küçültmenin ve onu kafasında daha da idealize etmenin yolunu bulmuştur, üstelik istismarcı kişi bunun böyle olmasını umarak yapmamıştır bile. Çabalamadan karşısındaki kişiyi daha da kendisine bağlı ve aralarındaki ilişkiyi daha da derin bir hale getirmiştir.
- Tüm bu olaylar yaşanırken mağdur kişi bu ilişkinin çok da sağlıklı gitmediğinin ve ilişkinin huzurlu bir şekilde yere basmadığının aslında farkındadır ama hissettiği bu derin ilişkiden çıkmak kolay değildir. Eylemleri ve düşüncelerinin birbirini tutmamasından rahatsız olur. Buna literatürde bilişsel çelişki adını veriyoruz. Kişi bilişsel çelişki yaşamamak için yaşanan olayları rasyonelleştirme yani akla yatkın hale getirmeye çalışır. İstismarcısının aslında haklı olduğunu düşünme yönünde bir eğilim gösterir. Yaşanan olumsuz olaylarda kendini suçlamaya daha yatkın olur ve yaşanan kaosun vehametini azaltacak kendince bahaneler bulur.
Tüm bunlar karşıdan bakıldığında akıl almayacak derecede saçma görünür. Hatta yaşayan kişiler bile tüm bunların birer akıl tutulması ve aptallık olduğunu düşünür. Hiçbir mantığa sığmayan bu eylemler, ne yazık ki her gün milyonlarca kişi tarafından farklı derecelerde yaşanıyor.
Bu tarz bir ilişkiye neden ve nasıl kapıldığınızın yüzeysel sebeplerini sayabiliriz. Bebeklik bağlanma stiline bakmak akla ilk gelen şeydir ancak sizin hikayeniz için spesifik olan bir sürü neden olabilir. Eğer istiyorsanız bu tarz bir ilişkiden kurtulmak mümkündür. Hiç kolay olmasa da kendini sevme ve benliği güçlendirme yoluyla daha sağlıklı ilişkiler içine girmeniz mümkün. Kimliğinizi geri kazanmak, hatta hatırlayamadığınız kimliğinizi yeniden inşa etmek, size özgürleştirici bir iyileşme getirecek. Tüm bu iyileşme sürecinin en önemli noktası; kişisel değerinizin, bir başkasının onayı ve fikri üzerinden kurulmayacağını fark etmektir.
Zihinsel gelişim çabaya değer,
İrem ♥
Yorum yazın
Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.