İlişki

Ayrılığın En Temel Nedeni

Ayrılığın En Temel Nedeni

Kendi yaşadığımız ilişkileri veya çevremizde gözlemlediğimiz ilişkileri bir düşünelim. Bazıları yıllarca sürer, bazıları daha birkaç haftada ayrılık noktasına gelir. Uzun yıllarca sürenlerin bazıları çok mutlu ve uyum içinde geçer, bazıları ise yüzeysel bir ilişki olmaktan öteye gidemez. Bazıları ise çok uzun yılların ardından ani bir kararla ayrılırlar. İlişkiler bu kadar fazla olasılığı barındırmasına rağmen burada sayabileceğimiz bütün olasılıklardan daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu yazımda çiftlerin nasıl uyumlu ve uzun bir ilişki sürdürebileceğini ve hangi ilişkilerin ayrılma noktasına neden gelebileceğini anlatacağım. Keyifli ve ufuk açan bir yazı olacağına eminim. 

Öncelikle bir ilişkinin bitmesi için ve ilişkide ayrılık kararının alınması için asla tek bir nedenin olmadığından bahsederek başlayalım. İlişkideki bütün gerçek ve ciddi sebepler üst üste birikmiş, artık taşınamaz hale gelmişlerdir. Bu kadar yıpranan bir ilişkinin bitmesi kaçınılmaz bir son olur. İlişkiyi gerçekten bitiren dayanılmaz sebeplerden bahsedeceğim ama önce “ilişkiyi bitirebileceğini ve bitirdiğini sandığımız bazı yüzeysel ve en çok gündemde olan” sebeplerden bahsetmek istiyorum. 

İki kişi arasında yaşanan ilişki sadece o kişiye özeldir. Ayrılığa sebep olabileceğini sandığımız ama aslında sadece “ilişkide yaşanan daha ciddi sorunların üzerine tuz biber olan” bazı sebepler vardır. Bu sebepler her ilişkiye göre değişebilir. Ama ben seanslarımda en çok duyduklarımdan birkaç örnek vereceğim. 

  • Birbirleriyle ortak bir nokta ve hobi bulamadıkları için 
  • Seks sıklığı veya yaşanma şekli konusunda anlaşamadıkları için 
  • Partnerlerden biri daha genç bir partner istediği için 
  • Çocuk yetiştirme konusunda birbirlerini hiç onaylamadıkları için 
  • Siyasi görüşleri birbirini tutmadığı için 
  • İlişki artık çok sıkıcılaştığı ve monotonlaştığı için 

Bu tarz sebepler de çözülmesi veya anlaşılması gereken sorunlardır ancak bunların kökten bir ayrılığa sebep olabileceğine dair verdiğimiz payı hemen azaltmalıyız. Çünkü ayrılığın bütün olası yan etkilerini, birlikte olmak için verilen bütün çabaları ve edilen fedakarlıkları, eğer çocuk varsa anne baba ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak kaosu düşündüğümüzde; hemen hemen hiçbir çiftin bu tarz yüzeysel sebeplerden ötürü ayrılmadığını samimiyetle ifade edebilirim. Bu tarz yüzeysel ve basit sebepler ayrılık kararını almayı kolaylaştırabilir ancak büyük bir ayrılığa sebep olmaz, çiftler kendileri de bunu mantıklı bulmaz.  

Ayrılığın En Temel ve Gerçek Nedeni Nedir? 

Gerçek nedeni daha derinlerde aramalıyız. Gerçek neden ortaya çıkan bütün büyük ve küçük sorunların da altında yatmaktadır. Ayrılığın gerçek nedeni en temelde “partnerlerden birinin ya da her ikisinin birbirini görmediği, duymadığı, anlamadığı, takdir etmediği” bütün durumlardır. Daha detaylı anlatacağım. Partnerlerin, kendileri için çok önemli olan bir şeyin eşi tarafından göz ardı edilmesi, hayata veya bir olaya bakış açısının eşi tarafından temel olarak kabul edilmemesi, konuşmak ve içini dökmek istediği bir anda eşi tarafından dinlenmemesi çok daha yaralayıcı ve yalnız hissettirici bir durumdur. Burada konunun ne olduğu ve ne kadar büyük olduğu önemli değildir. Çocuk yetiştirme tarzı, para harcama şekli, hafta sonu tatillerinde neler yapılacağı, fiziksel yakınlığın veya cinsel yaşamın ne olduğu ve nasıl olması gerektiği gibi konulardan herhangi biri olabilir. Burada önemli olan bu konu hakkında fikir birliğini varamamak ve birbirini anlamak için dinlememektir. Farklılıkların ve görüş ayrılıklarının varlığı sorun değildir, bunların partnerimiz tarafından görülmediğini, duyulmadığını, anlaşılmadığını hissetmektir.  

Bazen biz partnerimiz bizimle aynı düşünmüyor ve aynı şekilde yaşamıyor diye bunun büyük bir sorun olduğunu zannederiz. Ancak gerçek şu ki; biz partnerimiz bizim aynı fikirde değil diye ayrılmayız. Farklılıkların normal bir durum olarak kabul edilmemesine ve bu farklılıklar konusunda samimi bir anlaşmaya varamamaya dayanamaz ve ayrılık yoluna gireriz. 

Her zaman isteklerimizin olmamasına katlanabiliriz. Bizden farklı bir adaya oy veren veya farklı bir film tarzını beğenen birine dayanabiliriz. Partnerimizin eskisi kadar genç ve hızlı olmamasını veya beslenme tarzının bizden çok farklı olmasını sorun etmeyebiliriz. Arkadaş çevresinden çok da hoşumuza gitmeyen birinin olmasına, oyun ve tatil zevklerimizin uyuşmamasına, giydiğimiz bir kıyafetin beğenilmemesine katlanabiliriz. Bizim dayanamadığımız ve katlanamadığımız şey; bu farklılık noktalarına asla uyum sağlamayan ve bizim farklılıklarımızı saçma bularak küçümseyen, hatta bazen de bunları hiçbir şekilde görüp umursamayan biriyle olmaktır. Partnerimiz tarafından asla görülmediğimiz ya da sürekli ona uyum sağlayarak sömürüldüğümüzü hissettiğimiz zamanlar, bu ilişkide kalmamızın gerekli olmadığı kadar bize kendimizi yalnız hissettirir. Bu öfke, hayal kırıklığı, yalnızlık ve ilgisizlik ilişkiyi bitirmek için başlı başına etkili olan duygulardır.  

Partnerimizin istediğimizi yapmaması ile istediğimizi duymaması ve görmemesi arasında çok büyük fark vardır. O an istediğimiz şeyin yapılmamasını anlayabiliriz –belki yeri değildir veya imkân yoktur- ama istediğimiz şeyin anlaşılmaması hatta oturup dinlenmemesi canımızı çok yakar. Böylesi durumlar aylarca veya yıllarca tekrarlandığında bekar olmanın bir ilişkide olmaktan daha iyi ve daha zararsız olduğunu düşünmeye başlar ve ayrılmak isteriz.  

İlişki Yaşama Biçimlerinde Neler Normaldir ve Nasıl Yorumlanmalıdır? 

  • Aynı film veya müzik tarzını benimsemediğimiz biriyle olmak normaldir. Yeter ki birbirimizin sevdiği müzik tarzını küçümsemeyelim, izlediğimiz filmleri çok kötü diye eleştirmeyelim. 
  • Aynı şekilde cinsellik yaşayamadığımız biriyle olmak normaldir. Yeter ki cinsellik konusunda birbirimizle konuşabilelim ve birbirimizi istediğimiz şeyler konusunda utandırmayalım.  
  • Sürekli temas ederek sevmek istemeyen biriyle olmak normaldir. Yeter ki sevgiyi ifade etme biçimlerimiz konusunda birbirimizi anlayalım ve sevgiyi şüpheye düşürmemek için çaba sarf edelim. 
  • Partnerimizin ailesinden birinden pek hoşlanmamak normaldir. Yeter ki bunu partnerimizin ailesini aşağılayarak ve haklarına fazlaca girip genelleyerek yapmayalım ve aile kavramına duyduğumuz saygıyı vurgulayalım. 

Partnerimizle her konuda yanı düşünmeye ve aynı şekilde hareket etmeye ihtiyacımız yoktur, bizim ihtiyaçlarımızı ve zevklerimizi göz ardı etmeyecek bir yoldaşa ihtiyacımız vardır. Bazen bir bakış, bir gülüş ve kafa sallama bile anlaşıldığımızı hissettirebilir.  

Eğer birlikte olmak ve birbirimize yoldaş olmak istiyorsak, mükemmel derecede güzel ya da zengin olmamıza gerek yok. Tüm ilişki büyük bir anlayış, ilgi ve kabul üzerine kurulduğunda; hiç kimse “Eşim artık yaşlandı kırışıklıkları arttı, Eşimin bankada biraz borcu var, Sevgilim benimle aynı yere tatile gitmek istemiyor, Partnerim eve benim sevmediğim tatlıyı alıyor” gibi yüzeysel sebepler için ayrılmaz. Bu sebepler ancak ve yalnızca tüm anlaşmazlıkların ve iletişim kopukluklarının üstüne bardağı taşıran son damla olur, oluverir. Partnerimizin bize söylemesi gereken çok önemli bir şey olduğunda; ondan gelecek şeyleri duymaya açık olan, belki de bize ters olan bir şeyi anlamaya çalışan -gerekirse veya söylediği şey yanlışsa güzellikle reddebilen- olgun bir partner olmamız gerekir. 

Partnerimizi Anladığımızı ve Anlamak İstediğimizi Göstermek İçin Kurabileceğimiz Cümleler ve Soruları Sorma Şeklimize Birkaç Örnek 

  • Bunun senin için ne kadar önemli olduğunu görebiliyorum ve ben de seninle birlikte çabalayıp sana yardım edeceğim 
  • Bu konuda ne kadar kaygılı olduğunu anlayabiliyorum, biraz sakinleşmek için neler yapmak istersin? 
  • Bu tatile ne kadar heveslendiğini fark edebiliyorum. Ancak şu şu sebeplerden dolayı ertelememiz gerecek. Telafi edeceğime söz veriyorum, beni anlayabilir misin? 
  • Bugün babama karşı beklemediğim şekilde davrandın, neden böyle yaptığını merak ediyorum, açıklayabilir misin? 
  • Cinsel hayat için biraz utandığını ve çekindiğini görüyorum ancak benim yanımda en rahat halinde olabileceğini ve bana güvenebileceğini sana göstereceğim, seni beklemeye hazırım. 
  • Senin aksine çocuğa bale yerine piyano eğitimi vermeyi tercih ederim ancak senin neden bale istediğini de merak ediyorum, çocuğumuz için en iyi olanı onu da yanımıza alarak hep birlikte konuşalım. 

NOT: Bu cümleler her zaman böyle ve bu kadar profesyonelce kurulmak zorunda değil. Siz kendi ilişkinize, kendi konuşma tarzınıza ve içinde bulunduğunuz duruma göre bunu değiştirebilirsiniz. Önemli olan içinizden geçeni büyük bir anlayış ve samimiyetle söylemek ve kendi cümlelerinizle konuşmak. 

Bu kadar büyük bir titizlik ve ilgi çok güvenli ve huzurlu bir ilişki getirecektir. Bu ilişkide de bazı sorunlar olacaktır -bu çok normaldir- ancak hiçbir zaman ayrılığa götürecek kadar yıkıcı sonuçlara yol açmayacaktır. Böyle sıcak bir ilişkinin içinde hiç kimse çıkmak istemeyecektir. 

Zihinsel gelişim çabaya değer, 

İrem ♥ 

Sonraki gönderi

Duygusal Olarak Ulaşılamayan Anne
Bırakmanın ve Vazgeçmenin Gücü

Yorum yazın

Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.