Bazı insanlar yakınlık kurmakta zorlanırlar, bundan korkarlar. Ben bir psikolog olarak tabii ki çocukluk çağı bağlanma stillerine bakmak isterim ve buraya baktığımda güvenli bir bağlanma stiline sahip olmayan çocukların, dünyayla ve insanlarla yakın ilişkiler kurmakta zorlandığını ve bunu pek tercih etmek istemediklerini görüyorum.
Bağı; ebeveynimizle, ilk bakım verenimizle, çevremizle kurarız. Eğer bebekken ihtiyaçlarımızı gideren, tehlikelere karşı bizi koruyan, rahatsızlıklarımızı anlayıp ortadan kaldıran bir ebeveynimiz vardıysa onunla güvenli bir bağ kurarız. İhtiyacımız olduğunda, başımız sıkıştığında onun bize bir cevap olacağını biliriz. Ancak tam tersi durumda ebeveynimiz ihtiyaçlarımız konusunda bizim yanımızda değilse güvenli bir bağ geliştiremeyiz.
Bu neden olur?
Bazen ebeveynler bunun önemini fark etmediği için ya da keyfi bir şekilde bebeği pek umursamadığı için yaparlar. Bazen de ebeveynin çok yoğun bir çalışma temposu olduğu için bebeğin yanında olamayarak bunu yapar. Her türlü durumda da bebek ağladığında ona kucağını açan bir yetişkin yoktur ve çocukta kaygılı veya kaçıngan bağlanma stilleri gelişmiş olur.
Güvenli bağlanamamanın farklı bir boyutu:
Az önce bebeğin ihtiyaçları söz konusu olduğunda ebeveynin yanında olamadığından bahsetmiştim. Bir de tam tersi olarak bebeğin çok fazla yanında olmak, bebeğin çok fazla üstüne titreme durumu vardır. Ebeveyn bunu bebeğin başına bir şey gelme kaygısıyla yapar ancak bu kaygıyla yoğun derecede ilgi alan bebek boğulacaktır. Dünyaya kendi gözleriyle değil, kaygılı ebeveynin gözleriyle bakar hale gelecektir. Çocuğu tehlikelerden korumak için sınırlarını kendisinin belirlediği bir fanusun içine alacak ve çocuğun dünyayla ilişki kurmasına bu şekilde bir set çekmiş olacaktır. “Annem babam çok fazla üstüme titriyorlar, aşırı tetikteler; demek ki dünya tehlikelerle dolu ve her şeyden uzak durmalıyım.”
Bir tarafta çocuğa çok fazla düşkün, ne hissettiği ve neye ihtiyacı olduğu konusunda aşırı endişeli bir ebeveyn var; güvenden uzak kaygılı bir alan yaratıyor. Diğer tarafta ise çocuğun ihtiyaçlarına cevap vermeyen, çocuğun rahatsızlıklarını gidermeyen bir ebeveyn var; yine güvenli değil. Her iki uç da güvenli bağlanmayı kuramayan, dış dünyaya açılma konusunda geri duran bebekler yaratıyor.
İhtiyaçlara cevap vermeyen ve yakınlık göstermeyen (hatta belki de terk eden) ebeveynin bebeği ne düşünür? Nasıl bir yetişkin olur?
“Benim annem babam bile bana dünyayı tanımamda yardımcı olacak desteği göstermediler. Benim ihtiyacım olan sevgiyi, ilgiyi ve şefkati vermediler. Annem babam bile bunu yapmıyorsa dışarıdaki herhangi bir insan bunu niye yapsın ki? Demek ki yakınlık kurmak diye bir şey yok, böyle bir olgu yok. O yüzden insanlarla her zaman mesafeli olmalıyım. Bu, kendi başımın çaresine bakmam gereken dünyada gerekli bir şey. Hiç kimse yanımda olmayacağı için kendim ayakta durmalıyım, doğru olan bu.”
Çocuk tabii ki bu cümleleri birebir kurmaz, bunlar bilinçli olarak düşündüğü “hımm annem küçükken bana yakınlık kurmadı, ben de bundan sonra kimseyle kurmayayım” dediği şeyler değildir. Sadece ebeveyn böyle davranarak, ihtiyaç dahilinde bebeğin yanında olmayarak ya da bebeği terk edip giderek; bu güvensiz düşünceleri bebeğe yüklemiş olurlar. Bunlar bebeğin gerçekliği haline gelmiş olur.
Bebeğin üstüne çok fazla düşen ve onu yoğun ilgi bombardımanına tutan ebeveynin bebeği ne düşünür? Nasıl bir yetişkin olur?
“Bebekliğimden beri her şey annemin babamın kontrolündeydi, onların daha güvenli olarak belirlediği ortamlarda bulunup onların onayladığı kişilerle arkadaşlık kurdum. Şimdi büyüdüm ve annem babam sürekli yanımda değiller. Ben onlar olmadan kiminle, nerede, nasıl yakınlık kuracağımı, olası tehlikelerden kendimi nasıl koruyacağımı bilmiyorum. Bana gerçek dünyayı tanıyabilmem için yeterli bilgi ve malzemeyi vermediler. Zaten onlara göre çoğu şey kötü ve tehlikeliydi. En iyisi kimseyle çok fazla yakınlaşmamak. Ayrıca benim üstüme öylesine titrediler ve beni öylesine fazlaca korudular ki benim başıma hiç kötü bir şey gelmedi. Dolayısıyla ben kötü bir duyguyu nasıl yaşayacağımı, insanların bana yaşatabilecek oldukları kırgınlıkları nasıl aşacağımı bilmiyorum. Kimseyle derin bir yakınlık kurmayarak, insanlarla arama her zaman bir mesafe koyarak bunu önlemeliyim. Zaten korkuyorum da.”
Az önce belirttiğim gibi; çocuk burada da bunları bilinçli olarak düşünüp konuşmaz. Ebeveynleri çocuğun içine dış dünyayla ve insanlarla bağlantı ve yakınlık kurma kaygısını, kendi hal ve hareketleriyle farkında olmadan yüklemişlerdir.
Ne gibi örnekler verebiliriz? Hangi durumlarda yakın olma korkusu ve yakın olmaktan kaçınma ortaya çıkar?
- Çocukluğunda alay edilen ve yanlış yaptığı bir şeyden dolayı utandırılan bir birey, daha sonra yine bu alay ve utançla karşılaşmak istemeyeceği için birilerine yakın olmaktan uzak durur.
- Ailemizde sürekli aşağılandığımız ve suçlu hissettirildiğimiz onlarca anımız varsa, iyi ve düzgün biri olduğumuza dair inancımız gelişmez. Bu sebeple tanıştığımız insanlarla eğer çok yakın olursak bizim düzgün olmayan sorunlu yanlarımızı göreceklerinden korkarız.
- Ebeveynlerimizin bizi kabul etmesi ve bizi sevmesi için mükemmel olmamız gerektiyse yine ileride yakın ilişkiler kurmaktan kaçınır hale geliriz. Çünkü mükemmel olmak çok zordur, sürekli bir efor ister ve bu eforu sürekli sarf etmeyi bıraktığımızda artık sevilmeyeceğimize, kabul edilmeyeceğimize dair bir inancımız olur.
Peki tüm bunları aşmak için ne yapılabilir? Yakın olabilme davranışını nasıl kazanabiliriz?
- Duyguları tanımak (yakınlık kurma korkusunun nereden geldiğine dair düşünmek)
Öncelikle yakınlık kuramayan ve yakınlıktan rahatsız olan insanların her türlü duyguyu tanımıyor olma yönünde bir eğilimi olduğunu düşünüyorum.
İlk bahsettiğim grup ebeveynlerinden bir yakınlık görmediği için bunun ne olduğunu hiçbir zaman öğrenememişlerdir. Bir yakınlığa ve sıcaklığa ihtiyaç duyduğunu ve duyabileceğini daha önce hiç fark etmemişlerdir. O yüzden birine yakın olma eğilimi göstermezler.
İkinci bahsettiğim grup ise dünyayı ve insanları her zaman daha tehlikeli görmüş ve onlara kaygılı yaklaşmıştır. Çoğu zaman deneyimledikleri duygu; kaygı, korku, tedirginlik, endişedir. Yani sıcaklığı, rahatlığı, güveni ve umursamazlığı bilmezler.
Her iki grubun da daha önce deneyimlemediği veya deneyimlediğinin farkında olmadığı duyguları vardır. O yüzden genel olarak duyguları tanımak ve kendi duygularının farkına varmak gerekebilir.
- Reddedildiğiniz, yalnız bırakıldığınız veya çok fazla tedirgin olduğunuz anları bulmak ve onu yeniden işlemek
İnsanlara karşı olan güveninizin darbe aldığı, bir başınıza bırakıldığınız, sarılmaya çok ihtiyacınız olduğu bir anda önemsenmediğiniz veya insanların güvenilmez ve kötü kalpli olduğuna dair öğütler aldığınız vs. gibi bir anı düşünün. Bu anda size daha iyi hissettirecek olan şey ne olurdu? Ne bekliyordunuz? O an ne yapılsaydı, ne söylenseydi veya ne söylenmeseydi bugün insanlarla yakın olmaktan korkmayan bir kişi olmuş olurdunuz?
Bunun üzerine düşünerek o anda ihtiyacınız olan şeye ulaştığınızı, o an anlaşıldığınızı hayal edin. Bunu kendinize siz yapın. Geçmişte birileri bunu sizin için yapmamış olabilir ama şu an bunu kendiniz için siz yapın. Artık bir yetişkinsiniz ve çocukluğunuzun da yetişkinliğini yapabilirsiniz. Kendi çocukluğunuza bir belki bir video çekerek, belki bir mektup yazarak... Kulağa çok saçma gelebilir ama emin olun inanarak bunu yaptığınızda işe yarıyor.
Geçmişte bir şeyler yanlış veya ters gitmiş olabilir, ne kadar zorlayıcı olduğunu anlayabiliyorum ancak bunu; bugün sizi birileriyle yakın olmaktan alıkoyacak kadar elinizi kolunuzu bağlayan çarpık bir gerçeklik haline getirmek, hayatı kolaylaştırmaya yardımcı olmuyor. Sadece çocukluğunuza dair yanlış örnekler ve yönlendirmeler vardı. Etrafa sakince ve bilgece şöyle bir baktığımızda gerçekten güvenilir ve samimi ilişkiler kurulacak insanlar olduğunu görebiliriz. Yalnız değilsiniz, tüm bu yanlış şeylerle baş etmek zorunda olan ve yerine doğrularını koymakla uğraşan aslında bir noktada hepimiziz.
Zihinsel gelişim çabaya değer,
İrem ♥
Yorum yazın
Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.