Çok büyük bir başarı elde ettiğinizde dahi bu başarı bazılarına az gelecek. Çok iyi bir kalbiniz, iyi niyetleriniz olduğu halde bile iyi niyetiniz bazı insanlar tarafından sorgulanacak, hatta kötüye yorulacak. Birileri mutlaka sizi anlamayacak ya da yanlış anlayacak.
Neler diyorum böyle ben? Bu söylediklerim gerçek mi?
Evet fazlasıyla gerçek. Peki neden bunları söyledim şimdi?
Gerçek oldukları için.
Duymayı çok da tercih etmeyeceğimiz, kulağımıza pek hoş gelmeyen bazı gerçekler vardır. Bunların aslında olağan bir akışı olduğunu, hayatta bazı hoş olmayan şeyler yaşanabileceğini ve bunların aslında çok da normal olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Bunu bir hatırlatmak istedim. Bu yazının konusu “insanların asla içimizdeki gerçeği bilemeyeceklerini, hakkımızda yanılabilecekleri anlamak ve kendimiz ve diğer insanların hayatta kontrol edebileceği şeylere bir bakmak.”
Ben neden bunları yazıyorum? Bunları söylemek çok mu gerekli?
Evet fazlasıyla gerekli çünkü insanların hakkımızda düşünebileceklerinin bizi ne kadar yorduğunu, insanların bizi yanlış anlamaması için ne kadar çaba sarf ettiğimizi çok iyi biliyorum. “Bunu yaparsam insanlar bana ne der, bunu giyersem nasıl algılanırım, acaba hakkımda ne düşünürler?”
Bu gibi sözlerin içinizden bazılarına ne kadar tanıdık geldiğini biliyorum. Ne yaparsanız yapın, bazıları bunu beğenmeyecek, eleştirecek. Ne kadar orta yolu düşünürseniz düşünün, size hiçbir şekilde katılmayacak bazı insanlar çıkacak. Bu söylediklerimin sizin için tetikleyici, korkutucu olmasından ziyade, “tüm bunların normal ve sıradan olduğunu fark etmenize ve sizin içinizi rahatlatmasına” izin verin. Çünkü her biri sizinle alakalı değil.
Her birimiz birbirimizden çok farklı, bambaşka geçmişlere sahip, bambaşka evlerde doğan insanlarız. Herkes kendi kişiliğiyle, geçmişten beri getirmiş olduğu o örüntülerle, aşina olduğu belirli düşünce kalıplarıyla hareket ediyor. Herkes olayları kendi beyninin filtresiyle değerlendiriyor bu yüzden bu değerlendirmeler aslında çoğu zaman bizimle ilgili değil. Bizim hakkımızda söylenen her şeyi veya bizim hakkımızda konuşulacak olan her şeyi kişisel algılamamıza gerek yok. Birinin çok mantıklı çok makul olarak gördüğü bir karar, diğeri için öyle olmayabilir. Bu; herhangi birinin hatalı olduğu anlamına gelmez, sadece iki farklı perspektiften çıkan 2 farklı bakış açısıdır. Bütün olaylar ve durumlar, her zaman “doğru ve yanlış” olarak keskin sınırlarla ayrılmaz.
Neden başkalarının hakkımızda düşüneceklerini bu kadar umursuyoruz?
Biz çocukken, başkalarını umursuyor olmanın ve insanlarla ortak paydada daha çok buluşuyor olmanın bizi koruyan bir tarafı vardı. Ne kadar onlarla benzer olursak o kadar fazla kabul görüyor ve sonucunda da o kadar güçlü oluyorduk.
Hatta en ilkel toplumlara baktığımızda bu daha da böyleydi. Bir bebek doğuyordu ve ona o toplumun üyeleri ortak bir şekilde bakıyordu. Her şey çok daha basitti ve insan ilişkileri karmaşık değildi. Vahşi hayvanlardan veya tehlikeli dış etkenlerden korunmak için herkes bir arada yaşıyordu ve bu sebeple herkesin güçlerini birleştirmesi için kenetlenmesi, ortak hareket etmesi –yani ortak düşünmesi- gerekiyordu. Çünkü o gruptan herhangi bir şekilde dışlanmamalı, atılmamalı, vahşi hayvanlara yem olmamalıydın. Bu sebeplerle insanı koruyucu bir tarafı vardı.
Günümüz toplumuna baktığımızda elbette bu, bu kadar belirgin değil. Artık daha farklı düşünebiliyor ve bireysel hareket edebiliyoruz. Kendi kaynaklarımızı oluşturup kendimize dönüyoruz. Ancak yine de ezelden beri bizimle olan bu bilinç hala etkisini sürdürebiliyor. Bunun etkilerinden -yani bunun bizi güvenden tutucu hissinden- aniden kurtulamıyoruz. Çünkü yüzyıllardır bununla karnımız doydu. Aslında birlikte hareket etmenin, ortak bir noktada buluşmak istemenin kötü bir yanı yok. Daha doğrusu bu, biraz size bağlı. Ne kadar bunun etkisi altında, bunun sınırları içinde kaldığınıza bağlı.
Ne yönden kötü bir etkisi olabilir?
“El alem ne der, başkaları benim hakkımda ne düşünür?” diye kendi isteklerinizden vazgeçiyorsanız işte o zaman bunun kötü bir etkisi olabilir. Eğer okuyacak olduğunuz bölüm, giyecek olduğunuz kıyafet, yapacak olduğunuz düğün hep bir başkaları hakkınızda ne düşünecek diye içinizde kalıyorsa o zaman burada değiştirmeniz gereken bir şeyler olabilir. İnsanları memnun etmek bir yerde kendimizi ihmal etmeye gidebilir. Nasıl algılandığımıza, nasıl göründüğümüze bu kadar fazla mesai harcamak bize stresten ve vakit kaybından başka bir şey vermez. Bu hayatta her şeyi kontrol edebileceğimiz bir sistem yok. Bazı olaylar, bazı konuşmalar bizim dışımızda kalıyor.
Neler bizim dışımızda kalıyor ve neleri kontrol edemeyiz?
- Başkalarının bizim hakkımızda neler konuştuğu, bizimle ilgili diğerlerine neler anlattığı
- Giydiğimiz kıyafet hakkında, yaptığımız meslek hakkında, mesleğimizi yapma biçimimiz hakkında düşündükleri
- Kararlarımızı ve seçimlerimizi mantıklı bulup bulmayacakları
- Olmadığımız bir ortamda bizim hakkımızda söylediği şeyler
- Çocuğumuzu eğitme tarzımız hakkındaki görüşleri
- Onlara hiç zarar vermeyecek olan hobilerimiz hakkında düşündükleri
- Çocuğumuzu kreşe götürmemiz hakkında söyledikleri
- Salona serdiğimiz halıyı beğenip beğenmeyecekleri
(evet çok saçma maddeler, durumun absürtlüğünü göstermek için bu örnekleri veriyorum.)
- Ve bunlar gibi saçma sapan, gerekli gereksiz milyonlarca şey daha
Hiçbirini kontrol edemeyiz, hiçbiri aslında bizimle alakalı değildir. Kendi değerlendirme şekilleriyle ve kendi zevkleriyle alakalıdır. Her biri de normaldir aslında. Herkes bir şeyler hakkında ne düşünürse düşünsün, neden bunların bizim üzerimizde bir baskı kurmasına izin veriyoruz ki?
Peki neleri kontrol edebiliriz?
Aslında kendimizle ilgili olan çoğu şeyi kontrol edebiliriz. Hatta bu hayatta kontrol edebileceğimiz şeyler, sadece kendimizle ilgili olanlarla sınırlıdır.
- Hayallerimize ulaşmak için yapmamız gereken şeyler
- Olaylara verecek olduğumuz tepkiler
- Kendimizi aşağı çeken özelliklerimizi fark edip iyileştirmek
- Hangi düşüncelerin bizi beslediğini fark etmek
- Bize iyi gelen rutinleri hayatımıza dahil etmek
- Bize iyi gelmeyen insanları ve alışkanlıkları hayatımızdan çıkarmak
- İnsanların üzerimizde kurabilecekleri hakimiyete ve bırakabilecekleri etkilere verdiğimiz izin
Hayatta kontrol edebileceğimiz ve edemeyeceğimiz, kişisel algılayacağımız ve algılamayacağımız şeyleri fark etmemiz üstümüzde büyük bir rahatlama etkisi oluşturacak. Kendimizi birileri tarafından onaylanmamanın normal olduğu konusunda eğitmemiz gerekiyor. Hangi kararı verirsek verelim, verdiğimiz kararın hala başkaları tarafından sorgulanabilir olduğuna kendimizi teslim etmemiz gerekiyor.
Kendimizi ne kadar açıklamaya çalışsak da bizi anlamayacak insanlar hep olacak. Hatta bu kişiler eşimiz, dostumuz, ailemizden biri de olacak çoğu zaman.
Örneğin biri etli kuru fasulye seviyor olsun, diğeri de etsiz kuru fasulye. Bu iki kişi de kendi seçiminin daha doğru ve daha lezzetli olduğu konusunda saatlerce konuşabilir ama birbirini ikna edemez. Biri kuru fasulyeyi etli sevmeye, diğeri de etsiz sevmeye devam eder. Bu konu hakkında tartışmaya gerek yoktur çünkü bu kanıtlanacak bir şey değildir. Bazı tartışmalar bir sonuca bağlanmak zorunda değildir.
Çok basit bir örnek verdiğimi, gerçek hayatta bu kadar basit tartışmalar olmadığını düşünebilirsiniz. Tekrar düşünmenizi öneririm. Çünkü tartışmaların çoğu aslında gerçekten çok basit bir sebepten çıkıyor.
Benim anlatmaya çalıştığım şey; bazı konuların öylece kalması gerektiği, birinin bizimle aynı düşünmüyor ve bize katılmıyor olmasının ne kadar normal olduğunu vurgulamak. Her türlü fikir bu hayatın içinden, bu hayata ait ve hepsine kabul var (bir başkasının hakkını gasp etmediği, suç teşkil etmediği sürece).
- Artık kendinizi güvende hissetmeniz için herkesin onayına ihtiyacınız olmadığına inanabilir misiniz? Kendinizi bu konuda eğitebilir misiniz?
- Tüm çabanızı ve imkanlarınızı kendi kontrol altına alabilecek olduğunuz şeylere kaydırabilir misiniz?
Aynı evde yaşayan iki kişinin bazı konularda birbirine katılmamasının dünyanın sonu olmadığını hatırlayın. Sizi eleştiren insanların sizin değerinizden bir şey götürmediğini unutmayın. Toplum tarafından onaylanıyor olmayı her zaman kendi içsel değerinizle ve doğrulukla bağdaştırmayın. Farklı görüşlerde olmanın bir tehlike ve yargılanma değil, hayatın içinde olan sıradan bir şey olduğunu iyi bilin.
Tüm bunları fark etmek ve kabul etmek bizi rahatlatacak ve özgürleştirecek.
Zihinsel gelişim çabaya değer,
İrem ♥
Yorum yazın
Bu site hCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için hCaptcha Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.